Türkiye’de Yüksek Enflasyon ve Ekonomik Zorluklar
Türkiye, uzun bir süredir çift haneli enflasyonla mücadele ederek zorlu ekonomik koşullarla karşı karşıya kalıyor. Bu durumda ücretli çalışanlar, emekliler ve memurların alım gücü azalırken maaşlar enflasyon karşısında eriyor.
Ekonomiye dair değerlendirmeleri dikkatle takip edilen Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, yüksek enflasyon ortamının etkilerini bir lokanta örneği üzerinden açıkladı.
Yüksek enflasyonla ilgili olarak konuşan Kara, “Sürekli olarak mal ve hizmetlerde yaşanan kalite düşüşüne bir türlü alışamıyorum” dedi. Geçmişte sık sık gittiği bir restoranda zamanla azalan sunumlarla yüksek enflasyonun verdiği zararları anlattı.
Kara, sosyal medya hesabı X üzerinden yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:
- “Yaklaşık altı ayda bir gittiğim mütevazı ve makul fiyatlı bir restoran vardı.
- Birkaç yıl önce, sipariş gelmeden önce sıcak lavaş ile birlikte 5 çeşit ikram sunarlardı ve her masada zeytinyağı-limon bulunurdu. Yemekten sonra antep fıstığı ikram edilirdi (evet, mütevazı bir restoran bunu yapıyordu).
- Bir süre sonra fıstığı sadece isteyenlere getirmeye başladılar. Daha sonra ikramdan tamamen çıkardılar.
- Daha sonra lavaşı küçültüp sadece özel istek üzerine getirmeye başladılar.
- Bir sonraki yıl ikram tabağını azalttılar ve sonunda masalardan yağ ve limonu kaldırdılar.”
Bu duruma literatürde “shrinkflasyon” ve “skimpflasyon” deniyor. Yani Türkçesiyle, kalitenin düşmesi.
(Restoranları hiç göremeyenler için, durumunuzdan memnun olunabilir, haklısınız ancak bu yazının konusu değil. Her alanda, her gelir seviyesindeki insanlar kalitesizleşmeyi bir şekilde deneyimliyorlar.)
Kara, enflasyonun yalnızca alım gücünü azaltmakla kalmadığını belirterek, “Kaliteyi düşürerek insanları vasatlaştırıyor ve ahlaksızlığı teşvik ediyor. Yüksek enflasyonla mücadele eden tek bir ülke bile bulamazsınız” dedi.
Kara, “ülkeyi yönetenlerden düşük enflasyon isteğimizi her fırsatta dile getirmeliyiz.” diyerek fiyat istikrarının sağlanması ve paranın satın alma gücünün korunmasının anayasal bir hak haline getirilmesi gerektiğini önerdi.