İstanbul Teknik Üniversitesi, Ayazağa Kampüsü’nde 4 Aralık Dünya Madenciler Günü kapsamında “Doğaya Dönüş” temasıyla “Eski Maden Sahalarının Doğaya Yeniden Kazandırılması” konulu panel düzenlendi.
Etkinlik kapsamında, eski maden sahalarının doğaya yeniden kazandırılması süreçleri ve planları uzmanlarca tartışıldı. İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral’ın moderatörlük yaptığı panelde, İTÜ Maden Fakültesi’nin emekli akademisyenlerinden Prof. Dr. Celal Şengör, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlhami Kiziroğlu ve Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, panelist olarak yer aldı. Toplantıda madencilik faaliyetleri sonrası maden alanlarının değerlendirilmesi, rehabilitasyonu, maden-doğa ilişkisi ve ülke maden alanlarının değerlendirilmesinin ekonomik ve bilimsel çerçevesi tartışıldı.
“DEFOL GİT DİYECEKSİN”
Prof. Dr. Celal Şengör, “Madencilik son derece önemli bir şey, madencilik ikide bir de, panelde de duyduk, madencilik doğayı tahrip etmez.” ifadelerini kullandı. Şengör, “Herşeyden evvel şunu kendimize sormamız lazım.Tekrar edelim, biz doğayı tahrip etmiyoruz, doğanın yüzünü değiştiriyoruz. Bu yüz senin, bunun, onun hoşuna gitmeyebilir. Bir kere niye hoşuna gitmiyor bunu öğrenmemiz lazım. Çevredeki insanları, yani maden açılmasın diyen sivri akıllıları rahatsız eden nedir, bir kere bunu tespit edeceğiz. Bunu tespit ettikten sonra yüzde 99.9 bakacaksınız, rahatsız olanlar zır cahildir.” şeklinde konuştu.
Şengör, “Yan taraftaki köy manzarasını kaybediyormuş, bana ne. Ama ‘Bana ne’ diyemiyorsunuz. Adamcağızın da hakkı güzel bir yerde oturmak. Kardeşim sen güzel bir yerde oturmak istiyorsun fakat şu alternatifler de var, sana senin çocuğuna faydalı olacak sana faydalı olacak. Bu alternatifleri istemez misin? Efendim, “Madencilik doğayı tahrip eder” diyen adamı kovacaksın. Bakın önde gazeteciler oturuyor, ben bunlara diyorum ki; bu çevreciler zır cahil grubu, kovun bunları diyorum. Biz bunu yapamayız biz gazeteciyiz diyorlar. İlber Ortaylı bir laf söylemişti hatırlıyor musunuz? Cahille sohbeti kestim diye. Yerden göğe kadar haklı adam. Çevrecilerin haklı oldukları pek çok yer var ama çevreci nasıl çevreci ona bakacaksınız. Ben çevreciyim ben avukatım, ben çevreciyim ben işletmeciyim, ‘defol git’ diyeceksin” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN İTHAL ETTİĞİ MADENLERİN DEĞERİ 98 MİLYAR DOLAR”
Prof. Dr. Güven Önal, “Maden hakkında kötü veya bizleri yadırgatan yayınlar oluyor, madene karşı çıkılıyor. İnanın ki bunların hepsi Türkiye’nin daha güçlü olmasını istemeyen çevrelerce yapılan yayınlardır. Bunları da böyle kabul edin.” dedi.”Her türlü yatırımda bir yer seçme vardır, en uygun yeri seçmek bir tek maden yatırımında yok” diyen Önal, “Çünkü maden neredeyse orada işlemek zorundasıız. Bazen madenler, ormanlık alanda oluyor, bazen dağın tepesinde, bazen merada oluyor. Yerini değiştirme şansımız yok, o zaman şu ortaya çıkıyor, madeni işletmeyecek miyiz? Tabi ki işleteceğiz çünkü bugün Türkiye’nin 2022 yılında Türkiye’de olup da ithal ettiği, işletmediği yahut yeterli boyutta işletemediği için, ithal ettiği madenlerin değeri 98 milyar dolar. Türkiye’nin cari açığı bundan daha az. Cari açığın üzerinde. Madenlerimizi işletirsek, üretirsek, o ithalatı yapmayacağız. Türk halkının refahı artacak. Diyelim ki, orman sahasında bir maden var, dikkatinizi çekeyim, madenlerin oluşumu minimum 500 milyon yıl, milyar yıllarda oluşur. Halbuki maden üretildikten sonra tekrar rehabilite edip bir orman yapacaksanız Anadolu’da bunun süresi 15-20 yıl. Aynı ormanı bu sürede geri getirebiliyorsunuz. Dolayısıyla bu konudaki her türlü tartışmayı ben çok yersiz buluyorum. Madenimiz oradaysa bunu işleyeceğiz. Rehabilitasyon dediğimiz olay, madeni işlettikten sonra orayı tekrar doğaya kazandırmak. İşlediğiniz alan bir ormansa tekrar orman haline getirmek” şeklinde konuştu.
“BAHSEDİLEN YERLER KAZ DAĞI DEĞİL 40-50 KİLOMETRE DIŞINDA YERLERDİ”
Prof. Dr. Güven Önal, “En son Kaz Dağı denilen bir olay yaşandı. Şimdi madencilik yapılacak alan bellidir. Milli parklarda, su havzalarında, askeri bölgelerde, antik kent, sit alanlarında madencilik yapılmaz, ruhsat da verilmez. Kaz Dağları bir milli parktır ve sınırları vardır. O sınırların içerisine ruhsat falan verilmez. Kaz Dağı diye belirtilen bölgeler, basında hep öyle çıkar, halbuki Kaz Dağı değildir, Kaz Dağı’nın 40-50 kilometre dışında yerlerdir, orada da orman vardır ama Kaz Dağı değildir. Türkiye’de birçok olay kamuoyuna doğru da yansıtılmaz, bu da bir gerçektir” ifadelerini kullandı.
“MADENLERİN NASIL ÜRETİLDİĞİNİN MODELLENMESİ GEREKECEK”
Maden alanlarının rehabilitasyonu hakkında konuşan Prof. Dr. Mustafa Kumral, “Eski maden sahaları nasıl dönüşecek? Oraların yer altı yapısının, madenlerin nasıl üretildiğinin modellenmesi gerekecek. O modelden sonra o bölgenin toprak yapısına göre ya da madenlerden çıkarılmış toprakların yeniden zenginleştirilerek bölgeye yeniden serilmesiyle, bölge eski durumuna gelecek. Biz doğada yaşıyoruz, bir maden sahasında piknik yapmayı mı yeğlersiniz, yoksa orası ağaçlandırıldıktan, yeşillendirildikten, güzel bir hale getirildikten sonra mı? İnsan doğadan bağımsız bir varlık değil. Mutlaka o bölgelerde çıkan yerleri tekrar ağaçlandırılarak, bunun yeraltı sularından atmosfere, hayvan, bitki, böcek yaşamına, hatta iklime bile bunun birçok katkıları olacaktır” dedi.